Türkiye’nin Hunutlu kömürlü termik santrali gibi enerji yatırımlarına ihtiyacı yok mu? Hunutlu kömürlü termik santrali enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmayacak mı?

Türkiye’nin elektrik santrallarının kurulu gücü Eylül 2020 itibarıyla 93 bin MW’a ulaştı. Kayıtlara geçmiş en yüksek talep (puant talep) ise 47 bin 660 MW’la 26 Temmuz 2017’de gerçekleşti. Talebin yaklaşık iki katına ulaşan kurulu güçle Türkiye’nin yedek kapasite ihtiyacı düşünülse bile kısa vadede bir elektrik sıkıntısı sorunu yaşamayacağı görülüyor. TEİAŞ’ın 10 Yıllık Talep Tahminleri raporunda 2028 yılı için puant talebin 71 bin 621 MW olacağı tahmin edilmektedir. O tarihe kadar yeni bir santral yapılmasa bile bugünkü kurulu güç %25’e yakın bir yedek kapasiteyle ihtiyacı karşılayabilir. 

Adana’da kurulmak istenen Hunutlu Termik Santralı’nın yılda 11,5 milyar kWh elektrik üreteceği öne sürülüyor. Aynı miktarda elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından üretmek ve çevreye daha az zarar vermek mümkün. Bu seçeneğin yanı sıra Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanarak elektrik talebini %20-25 oranında aşağıya çekilebileceği resmi makamlarca dile getirilmiştir. 2019 yılı elektrik üretiminin 303 milyar kWh olduğu düşünülürse, elektrik enerjisinin sadece yüzde 5 oranında verimli kullanılmasıyla elektrik talebi 15 milyar kWh civarında azalacaktır. Bu da Adana’da yapılmak istenen Hunutlu Termik Santralı’nın üreteceği elektrikten daha fazladır. 

Hunutlu kömür santralı ihtiyaç duyduğu kömürü ithal edecektir. İthal kömürle çalışacağı için bu santral enerjide dışa bağımlılığı azaltmayacak aksine artıracaktır. Türkiye birincil enerji tüketiminde ithal kömürün payı, son yıllarda yapılan ithal kömür santralları nedeniyle %17’ye yükselmiştir. İthal kömür enerjide dışa bağımlılıkta petrol ve doğalgazdan sonra üçüncü en büyük yükü oluşturmaktadır.

Hunutlu kömürlü termik santrali yeni iş olanakları açarak bölgenin istihdamına katkı sağlayacak mı?

Her işletme gibi Hunutlu kömürlü termik santrali belli miktarda istihdam sağlayacaktır. Ancak bu oran yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi alanlarda yapılan yatırımlara bağlı istihdamla karşılaştırıldığında oldukça az. Şöyle ki;

Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji alanlarında her 10 milyon dolarlık yatırımın 

  • enerji verimliliğinde 100 yeni iş, 
  • endüstriyel makine ve aletlerin enerji verimliliğini artırmada 100-180 yeni iş, 
  • hanelerde enerji verimliliği dönüşümünün 70-160 yeni iş, 
  • çevre dostu şehir altyapılarının geliştirilmesine 100-150 yeni iş, 
  • atık ve geri dönüşümde 150-400 yeni iş, 
  • sürdürülebilir enerji yatırımlarının desteklenmesi için yapılacak her 10 milyon dolarlık yeni yatırımda 150-300 yeni iş
  • enerji depolama alanında 40-120 yeni iş

yaratma potansiyeli olduğu hesaplanmaktadır.

Hunutlu ithal kömürlü Termik Santrali Projesi’ndeki istihdam sayılarına baktığımızda ise yenilenebilir ve enerji verimliliğine oranla çok daha az istihdam yarattığını görüyoruz. Hunutlu Termik Santrali’nin yatırım miktarı Çevre Etki Değerlendirmesine göre 1,4 milyar dolar, şirkete ilişkin haberlerde 2,1 milyar dolar olarak ifade edilmektedir. Bu bilgilelere göre bir hesaplama yaptığımızda Hunutlu’da 10 milyon dolarlık yatırım başına 

  • inşaat aşamasında 10-14 kişi için yeni iş
  • işletme aşamasında ise 3-4 kişi için yeni iş yaratılmaktadır.

 

Hunutlu kömürlü termik santralinin hava kalitesine nasıl bir etkisi olacak? 

Adana merkezde havadaki kirletici maddeler (PM10) Türkiye’de belirlenmiş sınır değerin iki katı, Dünya Sağlık Örgütü tavsiye değerlerinin ise dört katı üzerinde ve hava sağlıksız.  Adana, 2019 yılı boyunca 236 gün, yani yılın %65’inde bu kirli havayı soludu. Şayet, Adana’da hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değerleri altında tutulabilseydi, 2019 yılında 2 bin 72 ölümün engellenebilirdi. Bu bulgu, Adana’da her 5 kişiden 1’inin hava kirliliğine bağlı sebeplerden hayatını kaybettiğini gösteriyor.

Bu kirliliğe rağmen, Hunutlu Termik Santrali’nin 2014 tarihli Nihai ÇED raporunda yer alan PM10 kirleticisine ait ölçümler, insan sağlığının korunması ve AB mevzuatıyla uyumlaştırma için güncellenen Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğindeki sınır değerleri aşıyor. Santralin yapılması, daha çok erken ölüme ve hastalık yüküne yol açacak iken santral insan sağlığı üzerine detaylı bir değerlendirme sunmuyor. 

Kömürlü termik santraller ve ağır sanayinin yer aldığı İskenderun Körfezi’ndeki birçok istasyonda hava kirliliğine ilişkin anlık veri akışı sağlanamıyor. Bölgede yaşayan insanlar kirliliği takip edemediği gibi, bölgedeki termik santrallerin baca gazı ölçümlerinden çıkan sonuçlar talep edildiğinde dahi paylaşılmıyor. Sağlık etkilerinin hesaplanması için temel göstergelerden biri olan daha ince yapılı partikül madde, PM 2.5, Adana’da hiçbir istasyonda ölçülmüyor.


Daha fazla bilgi: https://adanayatemizhava.org/hava/

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, baca teknolojisinin değişmesi ile kirliliğinin yoğunluğunun azalacağını belirtmiştir, bu daha az hava kirliliği anlamına mı geliyor? 

Hayır, yeni tasarımda baca, soğutma kulesinin içine alındığı için kirlilik su buharı ile karışır, bu da hacminin artmasını dolayısıyla yoğunluğunun azalmasını sağlar. Ancak bu durum kirlilik miktarını azaltmaz sadece kirliliğin daha yukarı ve daha uzağa taşınmasını sağlar. Zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da baca gazı soğutma kulesinden çıkan baca gazının hacminin, bacadan çıkan gazın hacminin yaklaşık 10 katı olacağını, daha yüksek noktada atmosfere verileceğini belirtmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, baca teknolojisinin değişmesi ile SO2, NOx, PM, CO, HCl, HF emisyonlarında ciddi oranda azalma olacağını söyledi, doğru mu?

Hayır, Hunutlu Termik Santral projesi için söz konusu baca teknolojisinin değişmesinin kirlilik giderimi gibi bir fonksiyonu yoktur. Santralin yakacağı kömürden çıkan kirlilik baca tasarımı öncesinde ve sonrasında değişmez. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da yazısında baca teknolojisinin değişmesi ile emisyon miktarlarında ciddi düşüşler olacağını söylemiş ancak ne miktarda bir azalma olacağını kesin olarak belirtmemiştir. Dolayısıyla bu argümanın doğruluğu şüphelidir

Baca tasarımı değiştikten sonra hava kirliğinden kaynaklı sağlık etkileri azaldı mı?

Hayır, sağlık etkisinin azaldığını söylemek mümkün değildir. Eski baca tasarımı ile Hunutlu Termik Santrali’nin yılda 1330 ila 2810 arasında erken ölüme neden olacağı hesaplanmıştı. Şu anki tasarımda santralin tek başına 1340 ila 2840 erken ölüme neden olacağı hesaplanıyor. Diğer yandan erken ölümlerin en önemli nedeni PM2,5 kirliliğidir. Mevcut modelleme aracı Calpuff duman bulutundaki PM2,5’u hesaplayamadığı için, PM2,5 artışı ve bu artıştan kaynaklı sağlık etkisini de hesaba katamamıştır. Dolayısıyla sağlık etkisinin burada hesaplananın çok üstünde olması beklenmektedir

Yeni tasarımda baca soğutma kulesi içine yerleştirildi, bunun sağlık açısından en kötü hava kirletici olan PM2,5 oluşumunda etkisi var mı?

Evet var, soğutma kulesi PM2,5 oluşumunu artırıyor. Soğutma kulesinden salım, yüksek nem ve sıcaklık nedeniyle ikincil PM2.5’in daha hızlı oluşumuna neden olur. Bu uzun yıllardır çok iyi bilinen bir etkidir. Örnek olarak 1982’den bu makaleyi inceleyebilirsiniz: The Impact of Mixing Cooling Tower and Power Plant Plumes on Sulfate Aerosol Formation

Ayrıca sıcak yaz koşullarında, soğutma kuleleri yoluyla salınan kirlilik nedeniyle ani PM2.5 yükselişleri görmek mümkündür. Çünkü salım yüksekliği daha düşüktür, atmosferik karışım yüksektir ve yüksek sıcaklık, termal duman artışının etkisini azaltır: Formation of Secondary Inorganic Aerosols by Power Plant Emissions Exhausted Through Cooling Towers in Saxony

Bir fosil yakıt olan kömürden enerji sağlamanın iklim kriziyle doğrudan bağlantısı var. Peki tarihsel olarak bu sorumluluk gelişmiş ülkelerin üzerinde değil mi? Önce ABD, Çin gibi ülkelerin bu konuda adım atması gerekmiyor mu? 

Evet, ABD, Çin gibi ülkeler tarihsel olarak bizi buraya getiren sanayileşme sürecinde en hızlı ve en fazla tüketenler. Fakat, farklı tarihsel sorumluluk mevcut ortak yükümlüğü maalesef değiştirmiyor. İklim krizinin aciliyeti ve boyutu gereği dünyanın her yerinde kömür başta tüm fosil yakıtların hızla terk edilmesi gerekiyor zira iklim krizinin etkileri küresel. Dünyanın herhangi bir yerinde yakılan fosil kaynakların yol açtığı ısınmanın etkileri tüm dünyada hissediliyor.  Bu etkilerin çok büyük kısmına uyum sağlamak, iklim değişikliğini geldiği yerde durdurmaktan hem çok daha zor (hatta çoğu durumda mümkün değil) hem de çok daha pahalı.  Burada Türkiye’nin kendi bölgesinde küresel ısınmadan en fazla etkilenen ve en fazla etkilenecek ülkelerden biri olduğunu ayrıca vurgulamak şart.

Tüm bunlara rağmen yükümlülükten kaçmaya çalışan ülkeler elbette olacaktır; ancak, şimdiden bu ülkelere karşı açık veya gizli ticari bazı yaptırımların değerlendirilmeye, hatta uygulamaya geçtiğini görüyoruz. Türkiye’nin iklim krizi karşısındaki hassasiyetini, alternatif enerjiler konusundaki zenginliğini ve karşılaşabileceği yaptırımları düşününce kömürden vazgeçmemek için hiçbir nedeni yok. Kömür karası bir Türkiye yerine yeşil bir dünyanın inşasında liderlik rolü oynayan bir Türkiye sanıyoruz herkes için yeğdir.

FacebookTwitter